22 Temmuz 2016 Cuma

Virginia Woolf- Kendine Ait Bir Oda



Başkalarının fikirlerini mantıksızlık derecesinde umursamış olan insanların enkazıyla doludur edebiyat alanı.





Gerçek şu ki, çoğunlukla hoşlanırım kadınlardan. Kalenderliklerinden hoşlanırım. Eksiksiz oluşlarından. Anonim oluşlarından.





Çünkü kafamızın arkasında, kendimizin asla göremeyeceği bir şilin büyüklüğünde bir nokta vardır. Kafanın arka tarafındaki bir şilin büyüklüğündeki o noktayı betimlemek için cinslerden birinin ötekini sorumluluktan kurtarması iyi bir iştir.





Ve eğer bir kitabın telkin gücü yoksa zihnimizin yüzeyine ne kadar sert çarparsa çarpsın içine nüfuz edemez.





Bir erkeğin zihninin ağırlığı, hızı, adımları kadınınkine hiç benzemez, bu nedenle de kadınlar erkeklerden dişe dokunacak bir şey öğrenemez.






Aramızda kalsın, böyle şeyler olur bazen, kabul edelim. Bazen kadınlar kadınlardan hoşlanır.





Çünkü kadınlar milyonlarca yıldır evlerinin içinde oturdular, artık onların yaratıcılıkları o evlerin duvarlarını delmiştir, bu güç tuğlaların ve harcın kapasitesini öylesine zorlamıştır ki, artık kalemlere ve fırçalara, iş hayatına ve politikaya yönelmek ihtiyacındadır. Ancak kadınların yaratıcılığı erkeklerinkinden çok farklıdır. Asırlar süren çok katı bir disiplin sonucunda kazanılmıştır, yerini de hiçbir şey alamaz, bu yüzden eğer engellenirse ya da ziyan edilirse çok yazık olur, diye düşünürüz.





Kısaca ve basit sözcüklerle, insanın kendisi olması her şeyden daha önemlidir derken buluyorum kendimi. Başkalarını etkilemeyi hayal etmeyin, derdi, sizleri coşturacak biçimde söylemesini bilseydim. Her şeyi kendi içinde düşünün.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder