23 Kasım 2013 Cumartesi

Veronika Ölmek İstiyor




Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaş verdiği bir dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı?

 




"Hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten."





"Buradan çıkmak, dışarıda ölmek istiyorum. Ljubljana Kalesi'ni ziyaret etmem gerek. Yüzyıllardır orada durup duruyor, ama ben bir kez olsun yakından bakmaya zahmet etmemiştim. Kışları kestane, yaları da çiçek satan kadıncağızla konuşmam gerek. O kadar sık karşılaşırdık sokakta, ama bir kez olsun halini hatrını sormak aklıma gelmemişti. Mantosuz sokağa çıkıp karda yürümek istiyorum, çok çok üşümenin nasıl bir duygu olduğunu öğreneyim, değil mi? Hayatım boyunca hep sıkı giyinmişim, soğuk alma korkusuyla.
Kısacası, Dr. İgor, yüzümde yağmuru hissedeyim, hoşuma giden herhangi bir erkeğe gülümseyeyim, bir kahve ısmarlamak herkesin önerisini kabul edeyim istiyorum. Sonra annemi öpmek, onu sevdiğimi söylemek, duygularımı açık etmekten utanmaksızın denizin dizinde ağlamak... DUYGULAR HEP VARDI, AMA GİZLENMEK ZORUNDAYDI.





"Hepimiz kendi dünyamızda yaşıyoruz. Ama yıldızlı bir gecede gökyüzüne bakarsan, oradaki binlerce dünyanın birleşerek takımyıldızlar, güneş sistemleri, gezegen toplulukları kurduklarını görürsün."





En iyisi sahneyi terk etmekti.





Yürü, gidiyoruz. 
Deliler, delice şeyler yaparlar.





17 Kasım 2013 Pazar

Eroinle Dans




Bu yuvasından ayrı düşmüş minik kuş duygusallığı da ne demek oluyordu?





Özleme dayanmanın tek yolu, onu parçalara bölmek değil midir?





... geride iz bırakmayan türden...





"Bu kaçıncı doğuş?"





Hangisiyim ben?





Ait olduğu yer! Böyle bir yer var mı gerçekten?






Bırak beni! Kendinizi kandırıyorsunuz siz. Güçlükle bir araya getirdiğiniz cam kırıklarından oluşan kristal vazoyu yeniden tuzla buz etmeyi nasıl düşünüyorsunuz, aklım almıyor.





Keşfedeceğin daha pek çok renk var. Mutlu olabilmen için onlarla tanışman gerek.





Sonsuza dek susturuyorum orkestrayı.


8 Kasım 2013 Cuma

Kinyas ve Kayra




1,999...9'u bize 2 diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarıyız. Ve dünya da aslında tam gibi görünürken, aslında bir irrasyonellik harikası.




Yol!
Gitmek.
Uzaklaşmak.
Doğduğun yerin çok uzaklarında ölmek.
İnsanı insanı yapan bunlar.
TANRI BİLE GİTMEMİZİ İSTİYOR. 
BU YÜZDEN DÜNYAYI BU KADAR BÜYÜK, İNSANLARI BU DENLİ KÜÇÜK YARATMAMIŞ MI?




Var olan en sağlam zırh insan vücududur. İçindekileri en iyi saklayan kasa odur.





Eğer dünya sandığı kadar küçük olsaydı, kaybolmamak için bu kadar uğraşır mıydı sokaklarında?





Belki de basit bir matematik formülüdür. Gelecekten geçmiş çıkarsa şimdiki zaman kalır...





Bir çeşit alerji. Oksijene.





Dolayısıyla birbirlerinden nefret etmeleri için de bir neden bulamıyorlardır.





Sorular Çinliler gibi. Milyarın üstünde.





Yarın, bugünü yaşanılabilir hale getiriyordu.
Kendimizi bir binanın tepesinden hep beraber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni yarındı!
Lotonun çıkma ihtimalini, aşık olunacak insanla tanışma ihtimalini, sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındıran o sihirli sözcük: yarın.




Bu yüzden bu kadar aşığız...




Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok.