29 Aralık 2013 Pazar

Mor Salkımlı Ev




Eğer, bu acımak hissiyle beraber, en acı sahnelerin karşısında bile içimde zaman zaman kendini gösteren, hayatın gülünecek tarafını gösteren tebessüm olmasa bu kupkuru dünyada, sonu gelmeyen ıstırap içinde nasıl yaşanır veya vak'a bulunurdu bilmem.





Evet, hadiselerin tesiri tahmine sığmayan fırtınalar gibi insanları, bir an evvel yeşil ve şen yapraklar halinde sallandıkları dallardan söküp boşluklara fırlattıklarını henüz bilmiyordum.





Anladık ki insan sürülebilir, hatta imha edilebilir, fakat fikir öyle değil. Fikir kafadan kafaya, devirden devire atlar geçer ve kendini gösterir.





Ben ölümden değil, ama topraktan korkuyorum.
**
Mezarlıkta bile kalabalıktan, gürültüden nefret ederim.






28 Aralık 2013 Cumartesi

Aşk Özgürlük Tek Başınalık




...aşk ait olabilecek bir olgu değil.





Ayrıntılarda farklılık gösterebiliriz- bu çeşitlilik yaratır, güzeldir- ama temelde hepimiz aynı doğaya aitiz.





İnsan toprakla gökyüzünün, bedenle ruhun buluşmasıdır.






Hiç dansetmemişler, hiç yaşamı içlerine çekmemişlerdir.






İnsan sadece kendi içine kök salmalı.





Sadece eşyalara sahip olunur!




Bir çiy damlası gibi yok ol ve denize dönüş...





Daha az sevemezsin, daha fazla da...




İçin öylesine bomboş ki... Varlığında hiçbir şey yetişmiyor, hiçbir şey yeşermiyor. İçinde hiç çiçek yok. Senin baharın henüz gelmemiş.






İlişki çirkindir.
Anlayıp kabullenmek güzeldir.





Birbirinizi sevin, ama aşktan bağlar üretmeyin
Bırak aşk ruhlarınızın kıyıları arasında gidip gelen bir deniz gibi kalsın.





11 Aralık 2013 Çarşamba

Şükrü Erbaş/Tüm Şiirler3



Bir yağmur damlasından dünyayı içiyoruz.







"Kızlar neden hep kenara çekilerek yaşar?"






İnanırım, ölümün bir gün
Bizi de güzelleştireceğine...






Yoruldum anlamaktan
*
Dünya, desem
Şimdi tamam
Kalbinde binlerce karınca
Bir orman sabahlara dek 
Konuşsa, konuşsa...





  
Sekizinci gün...






Uzun cümlelerle konuşuyor kalabalık
bir sözcüğe sığdırdığın dünyayı seviyorum.






Ait olmanın mı, ait olmaktan kurtulmanın mı çırpınışı?






Mutlu ya da mutsuz.






Bütün şarkılarımı
Bir daha söylemek istiyorum.






Zamanı heceliyor tanrı.






Durdum, anladım
Gökyüzü sonsuz değildi.





İyilikle boğuldum...






İnsan neden hep sona bırakır kendini?




1 Aralık 2013 Pazar

Milena'ya Mektuplar




...neredeyse tamamen aklını kaçırmak iyidir, çünkü böylelikle geri kalanını mümkün olabildiğince uzun süre bir arada tutarsın.





...bu hikaye bize ait, biz de ona.





Dünyada benim ihtiyaç duyduğum kadar sabır var mı Milena?





Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene, yanımda yürümüştün!





Ya dünya çok küçük ya da biz çok büyüğüz, ne olursa olsun onu tamamen dolduruyoruz. Kimi kıskanacağım ki?





Yine de bir öykü için yok olmaktan, hem de bu şekilde yok olmaktan daha güzel bir kader düşünülemez.






Bazen bana öyle geliyor ki, birlikte yaşamak yerine, ölmek üzere mutlu mesut yan yana uzanacağız. Fakat ne olacaksa, senin yanında olacak.




Mesela, neden odanda duran ve senin koltukta ya da çalışma masanın başında oturuşunu, uzanışını, uyuyuşunu seyreden mutlu bir dolap değilim?




... ama şimdi gelme, NASIL OLSA GERİ DÖNMEK ZORUNDA KALACAKSIN.





Senin





Yeter artık, yeter.










Bunu istiyor olamazsın.






Hem ayrıca ben 55 kilo 400 gramım! El ele tutuşsak, nasıl uçup gidebilirim?






Ama bak, insan buna kalbi atmadan uzun süre dayanamaz.






Sonuçta kendime yeni yollar açarım.






Ne kötü insanın kendini olduğu gibi tutup her kelimenin içine atamaması.






İnsanı sırf hainlik olsun diye yutmayan bir denizde oradan oraya sürükleniyor gibiyiz.





Her şey abartı, yalnızca özlem gerçek. O abartılamaz.






Veda etmiyorum. Pusuda bekleyen yerçekimi beni çekip aşağıya almadığı sürece bu bir veda değil.