Seni yavaş yavaş öldürdüğünü düşündüğün bir odadan çıkıyorsun daha hızlı öldüren başka bir odaya giriyorsun. Eşyalar değişiyor, pencereden gördüğün sokak değişiyor, üstüne sinen kokular değişiyor ama hep bir odada kalıyorsun.
Güzelsin, gerçekten güzelsin.
Sen bakma içine doldurdukları çirkinliklere. Sessizliğin güzel. Susarak anlattıkların güzel. Kulağımı dayadığım döşemeden senin sessizliğin yukarıya yükselsin diye bekliyorum. Ah desen yıkılacak her şey. Odalar, alt katlar, üst katlar, çirkinlikler. Ah desen bırakacağım çentik atmayı. Senin daha vaktin var çirkinleşmek için. Bazılarımız elek gibiyizdir, yukarıdan dolar çirkinlikler aşağıdan akar gider. Büyük parçalar takılır kalır sadece. Ben bir kova gibiyim, hep öyleydim. Doldukça doldu. Taşıyorum artık ama ne işe yarar. Doldum bir kere.
Hayat çirkin.
Hayır, tutma beni, alışığım ben kenarlarda köşelerde yürümeye.