28 Ekim 2013 Pazartesi

Soğuk Kahve


Hoşça kalın...





Hiç gittin mi sen? Hiç gittiler mi senden?
 
 



Çayı açık severim ama seni çok koyu sevdim ben.

 
 



Sonsuza kadar sarılmak istediğin birini buluyorsun ve ortak bir şarkınız oluyor. Sonrası yok, sevmişsin artık, bir süre düşünme ve onu olduğu gibi kabul et. Ya oluruna bırak ya onu bırak.

 
 


Neyse, belki bugünün kelebeği sen ya da ben..
Belki yarın son günümüzü yaşayacağız.
Seni seviyorum. Geç kalmaya gerek yok.


 
 


Seni seviyorum.
Her insan gibi değil, bir başka seviyorum ben seni.
O her sıradan adam gibi değil.
O sıradan kurulan cümleler gibi değil
Ben seni, başka bir alfabeyle seviyorum.
Git dediğimde gidemeyişini
Arkamdan bakarken üzülüşünü seviyorum.
Biz bize yeteriz, bizi seviyorum.
Yapacak bir şey yok, seviyorum.

 
 



Özgürsen sorun yok.
Gökyüzü hala senin...


18 Ekim 2013 Cuma

Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm


Yürüyüp gitmek için bacaklarının yeterince güçlü, ağırlığını çekecek durumda olduklarından emin değildi sanki
Koltuk değnekleri elinin altında bir yerde dursun istiyordu.





Aralarındaki her şey bunca kederli ve kırık olmamalıydı.
 
 



... kendisiyle ilgili her şey, sürekliliği olmayan karmakarışık resimlerden oluşuyordu. Belleğinde birikenler, birbirine benzemez, anlık görüntülerdi.


 



Karşıtlıktan yaratılmış biriydi sanki.





Gökyüzündeki kristal bir asansörden Dünya'ya bakmıştı.





Nasıl seveceğini bildiğinde, akşam oluyordu.





DUYGULARIMI SENİNLE BÖLÜŞEBİLMEYİ NE KADAR İSTERDİM.
HAYATIMDA HEM VAR HEM DE YOKSUN. BU ÖYLE DAYANILMAZ BİR İKİLEM Kİ...





Mutsuzluk da bulaşıcıdır çünkü, anlıyor musun?






Her şey yabancıydı.





Ölüm. Huzur ve sessizlik. Ama gömülmek istemiyorum. Denize atın beni. Suyu topraktan daha çok sevdim ben. Tenim suyun içinde çürüsün. Tenimin üstünden geçen zamanın bütün izlerini dalgalar silsin okşayarak. Denizi istiyorum...






Her şey gitmekti.
Gitmek 
Ve dönmemek.





O güneşe ait değil hiçbir şey.
Hiç kimse.
Hiçbir aşk,
Hiçbir ölüm.





Fırtınalara dayanacak gücü yok artık bu geminin, su alıyor, görmüyor musun?






Zaman dümdüz değil de zikzaklar çizerek ilerliyor. Bu arada her türlü istek ve tutkuyu içine alıp öğütüyor. Her şeyi yoluna koyup dengeliyor.






13 Ekim 2013 Pazar

Bütün Kadınların Kafası Karışıktır





















Göğe Bakma Durağı


İnsan sevdikçe iyileşiyor artık anladım...





Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı.






Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.






Bir biz ikimiz varız güzel öbürleri hep çirkin





Bu ellerimi nereye koysam yakışmıyor
Dedim ki en iyisi kucağında dursun






Çünkü sonu buysa
Ölmek elbette gereksizdi






Önce diyelim ki şiir bir kuşkudur
Bir otobüs yolcusunun kimliğini taşır
Bir şarkı olup bir sonbaharda
Onulmaz bir güzelliğe ulaşır






Sevgim acıyor.







Tanrı sen ne kadar güzelsin
Bir hiç olarak
Ormansın belki bilmiyorum
Belki ormanda bir ağaçsın şuncacık
**
Ne yapalım
Bari bağışlayalım birbirimizi



2 Ekim 2013 Çarşamba

Yaz Dedi Tanrı

 
Sihirli bir dünyada çok gerçek kaldım ve gerçek bana hiç yakışmadı.
 




 
Tanrı'm!
Hayat kısa,
şiir uzun.
 
 



 
Ve elbet her yağmur tanesi geri dönecektir, düştüğü buluta
Ama bilirsin, bazı yağmurlar hiçbir yere yağar!
Hiçsen de insansın, boğulabilirsin suda,
bir balıksan susuzlukta!
 
 



 
Tüm söylenenleri unut gitsin,
çünkü sen Mayıs'tan ve maviden,
yağmurdan ve Eylül'den daha güzelsin.
 




 
Yıldızların gizlenecek yeri var mıdır?
 



 
 
Kimsenin doğurmadığı bir hüzünden gülümsüyordu.
Siz ne derseniz deyin, ben Eylül diyorum.
 
 
 
 

 
Dizelerini kaybetmiş bir şiir gibi
hayat arıyorsun ölümden
Ah! Sylvia
vazgeç artık.
Bir kez daha doğamayıp küllerinden,
korkarım Sylvia
öleceksin!
 
 
 
 


 
Birbirine dokunma ihtimali olmayan iki kelime düşün, sen ve ben mesela.
Asla bir cümleye biz diye sığamayacak iki uzak yara.
 
 



 
Hayatta bana göre bir rol yok biliyorum,
hiçkimse doğdum, hiçbir şey oldum
ve bir hiç gibi ölüyorum.
 
Kuşlarla örtün üzerimi!