18 Ekim 2013 Cuma

Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm


Yürüyüp gitmek için bacaklarının yeterince güçlü, ağırlığını çekecek durumda olduklarından emin değildi sanki
Koltuk değnekleri elinin altında bir yerde dursun istiyordu.





Aralarındaki her şey bunca kederli ve kırık olmamalıydı.
 
 



... kendisiyle ilgili her şey, sürekliliği olmayan karmakarışık resimlerden oluşuyordu. Belleğinde birikenler, birbirine benzemez, anlık görüntülerdi.


 



Karşıtlıktan yaratılmış biriydi sanki.





Gökyüzündeki kristal bir asansörden Dünya'ya bakmıştı.





Nasıl seveceğini bildiğinde, akşam oluyordu.





DUYGULARIMI SENİNLE BÖLÜŞEBİLMEYİ NE KADAR İSTERDİM.
HAYATIMDA HEM VAR HEM DE YOKSUN. BU ÖYLE DAYANILMAZ BİR İKİLEM Kİ...





Mutsuzluk da bulaşıcıdır çünkü, anlıyor musun?






Her şey yabancıydı.





Ölüm. Huzur ve sessizlik. Ama gömülmek istemiyorum. Denize atın beni. Suyu topraktan daha çok sevdim ben. Tenim suyun içinde çürüsün. Tenimin üstünden geçen zamanın bütün izlerini dalgalar silsin okşayarak. Denizi istiyorum...






Her şey gitmekti.
Gitmek 
Ve dönmemek.





O güneşe ait değil hiçbir şey.
Hiç kimse.
Hiçbir aşk,
Hiçbir ölüm.





Fırtınalara dayanacak gücü yok artık bu geminin, su alıyor, görmüyor musun?






Zaman dümdüz değil de zikzaklar çizerek ilerliyor. Bu arada her türlü istek ve tutkuyu içine alıp öğütüyor. Her şeyi yoluna koyup dengeliyor.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder