23 Nisan 2019 Salı

Reşat Nuri Güntekin- Dudaktan Kalbe



Kenan zaten yaratılıştan büyülüydü. Bir şeye alakadar olması için onu kaybetmesi, bir şeyi sevmesi için ondan ümit kesmesi lazımdır.




Bazı gizli hastalıklar vardır. İnsan onların nerede, nasıl başladığını tayin edemez. Yaralar öyle ince ve naziktir ki müphem, leziz heyecanlara benzer tesemmümleri yeni başlayan sarhoşluklar gibi tatlı ve neşelidir; ağrılar yeri bilinmeyecek kadar sağır ve müphemdir. Zaman zaman vücudun derinliklerinden boğuk, müphem şikayetler gelir. İçin için yiyip bitiren hastalığın bundan başka alameti yoktur.
Benim Lamia'ya olan aşkım işte bu neviden bir hastalık... artık hakikati kendimden saklamaya lüzum görmüyorum.





Sade şundan eminim ki bu sevda kalbime işlemiş... Ben ölmeyince içimden çıkmayacak.





Ölüm acı bir ilaçtır. Unutmak ve artık ıstırap çekmemek için yüzümüzü buruşturarak, iğrenerek, gözlerimizi kapayarak bir hamlede içtiğimiz ilaç...





Sevdayı size kalpte doğup ölen bir şey diye öğretiyorlar Kınalı Yapıncak.. Ne fena, ne yanlış bir fikir. Sevdanın kalple hiçbir alakası yok. Sevda yalnız dudaklarda doğup yaşadıkça bir saadet olur. Onun dudaktan kalbe işlemesine meydan vermemeli. Ben çiçeklere "toprağın sevdası" derim Kınalı Yapıncak. Onlar da toprağın dudağında birer buse olarak açıp sönüyorlar. Hangisi toprağın kalbine gitmeyi düşünüyor?





Hep ayrı ayrı yollarda yürüyen, birbirlerine hiç dokunmayan birbirlerini hiç incitmeyen hatta görmeyen yolculardan mürekkep bir uzun kafile... Hep kabahat bizde. Elde çizilmiş yollardan inhiraf ediyoruz. Hep felaketler bundan doğuyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder