21 Kasım 2018 Çarşamba

Jeanette Winterson- Tutku



İnanç oldu mu her şey mümkündür.





Karanlıkla ölümün aynı şey olduğunu düşünürdüm eskiden. Sanki ölüm, ışığın yokluğuydu. Sanki ölüm, insanların alışverişlerini, sevişmelerini her zamanki gibi ama daha inançsızca sürdürdükleri bir gölgeler diyarından başka bir şey değildi. Gece, gündüzden daha geçici gelir insanlara, özellikle de aşıklara; daha az belirlidir ayrıca. Bu bakımdan yaşamlarımızın bir özetidir, çünkü yaşam belirli değildir ve geçicidir. Gündüz bunu unuturuz. Gündüz her şey sonsuza dek sürüp gider. Burası hiçbir şeyin belirli olmadığı bir kent. Yıllar ve yüzler birbirlerine benzer ama değildirler. Ölüm de böyle olacak. Hiç tanışmadığımız insanları tanıyıp duracağız sonuna dek.
Ama karanlık ile ölüm aynı değil.
Biri geçici, öteki değil.







Bizi ele veren kalbimizdir hep, bizi ağlatan, yolumuza devam edeceğimize ölülerimizi gömmekle vakit kaybetmemize yol açan. Geceleri rahatımızı kaçıran, kendi kendimizden nefret ettiren kalbimizdir hep. Bize eski şarkılar söyleten, eski sıcak günlerin anılarını canlandıran, yangını yeni sönmüş gibi sarsılmamıza yol açan kalbimizdir hep.




Nefret etmeyi sevdiği için nefret eder o. Vardır böyle insanlar. Her şeye sahip olan insanlar. Para, güç, seks... Her şeyleri olduğundan bizlerden çok farklı bahislere oynarlar. Bu adamın hayatında hiçbir heyecan kalmamış. Güneşin doğuşuna bakıp keyiflenmeyecek hiçbir zaman. Hiçbir zaman yabancı bir kentte kaybolup yolunu sormak zorunda kalmayacak. Onu satın alamam. Onu baştan çıkaramam. Cana can istiyor. Ya seni ya beni... Bırak beni alsın.




İçsel kentler çok büyüktürler, hiçbir haritada gözükmezler.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder