Ama kim cesaret edebilir bu kadarıyla var olmaya?
Gülümse, dudakların böyle daha güzel
dedim, tanrım
bu dansı bana lütfeder misiniz?
insan hep, bir kabuğun dünkü ağrısını taşırmış dünyada
tanrı bütün kuşlarımı affetsin
Göğün rütbesi yok, kuşlara inanmayın
Orda, toprağın altında duruyor kırılan şeylerin kalbi
Sevgilim sen herhangi bir şehri
dudakları çok kalabalık duruyor diye
uzanıp öptün mü hiç?
Üzgünüm, ben kendimi hep kusurdan saydım
Hayat, şimdi annemin bıraktığı yerden başla öpmeye
Anlat beni kim adımlayabilir gitmekten başka
Göğü gözünde büyütme diyor sevgilim
kuşunun da olası bir hacmi var kuşlar kadar
hatırlat ölürken hepimiz çok güleceğiz hayata
pimi çekilmiş
bir yeryüzü şarkısı söyledim içimde
bilirsin bazı ölümler yalnız yelesinden sevilir
patlamaya hazır: dörtnala
kendi eğimine kapanmış gün boyu gitmeler var nasılsa
hiç çalınmamış kapılar ve temmuzun orta yeri
işte düpedündüz ağustos bu dedim bırakıp gittim elimde ne varsa
tuzlu alınganlık. kalbim usanmadığım şeylerin
bükülmüş gök gürültüsü
üzülme, acının sinir uçlarından başladım bir ömrü örmeye
üzülme, ama hep o okyanus diliyle ağlıyordu birileri
yükte ağır pahada hafif bir hayat koşuyoruz çölü unut
buzu sayıkla, gülmelere zaten uzun-uzaksın
aşk olsun ovada ilk kesiği atan insana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder